Cam şişelere hapsolmuş kokular aracılığıyla parfümörler, büyük insanların ve kendi duygularının hikâyelerini nasıl anlatıyor?
Parfüm Şişesinde Duygular Nasıl Saklandı?
Polonyalı yazar Janusz Leon Wiśniewski, “Metres” adlı romanında şöyle der: “Zamansız gelebilecek tek şey hıçkırık, ölüm, regl dönemi veya komşudur. Ama aşk asla.” Çoğu insan bu tür durumlarda sadece sürecin tadını çıkarırken, yaratıcı ruhlar bu ilhamı en verimli şekilde kullanmak için kil ve boyalara sarılır.
Parfümörler de bu yaratıcı akıma kayıtsız kalmadı. Son iki yüzyılda birbirinden farklı notalarla pek çok aşk temalı parfüm hikâyesi yaratıldı.
Bu alanda en çok öne çıkan ise 1828’de kurulan Guerlain Evi oldu. Marka, Jicky, Mitsouko, Shalimar ve daha birçok parfümle aşkı kokuların diliyle yorumladı. Gül, yasemin ve paçuli gibi notalardan hiç kaçınılmayan bu kompozisyonlarda, Dante Alighieri‘nin “İlahi Komedya”sına layık tutkular da vardı, savaş zamanı yaşanmış hüzünlü aşk hikâyeleri de. Taht sahiplerinin gizli hayatları, gizemli yabancılara edilen aşk itirafları da bu parfümlerde hayat buldu.
Modern Aşklar, Modern Kokular
Günümüz de bu duygusal yolculuğa engel olmadı. Uzun saçlı basketbolcu Ben Gorham, kadife sabahlıklar içinde sakladığı dövmeleriyle, Byredo markasının Blanche adlı parfümünü eşine ithaf etti. Aynı şekilde İsveçli zarif dev Jan Vilhelm Ahlgren, kendi markası Vilhelm Parfumerie aracılığıyla, kalbinin sahibi için Dear Polly adlı kokuyu yarattı. Her iki parfüm de perakende sektöründe hâlâ ömür boyu süren başarı yakalamış aşk iksirleri olarak öne çıkıyor.

Kokularla Geçmişten Günümüze
Eskiden parfüm kullanmak bir ritüel gibiydi, hatta parfüm hediye etmek evlilik teklifi gibi algılanırdı. “Kaderin Cilvesi” adlı Sovyet filmini izleyin; orada bir sahne, tüm bir dönemi tanımlar. Ya da annelerinize, büyükannelerinize sorun onların gençliği de muhtemelen Climat, Fidji ve Anaïs Anaïs gibi nadir parfümler eşliğinde bu heyecanlı senaryoyla geçti.
Bugün ise arz, talebin önüne geçmiş durumda. Kokuları kendimiz seçiyor, bireyselliğimizi modaya feda ediyoruz.
Kokunun Büyüsü Kayboluyor mu?
Fleur Narcotique, Ganymede, Bois Impérial ve Baccarat Rouge 540 gibi çılgınca sevilen kokuların arkasındaki isim olan parfümör Quentin Bisch, markalara büyük kazanç sağladı. Ancak bu kokuların aşırı tanınabilirliği, büyüsünü yitirmesine neden oldu. O kadar benzerler ki, her iki kişiden birinde hemen tanınabiliyorlar.
Gelecek Nesil Aşklar?
Beta kuşağıyla (2025–2039 doğumlular) ne olacağı bilinmiyor. Söylentilere göre bu nesil robotlarla aşk yaşayacak ve parfümörlerin hayal gücü için yeni bir çağ başlayacak. Zaten Iso E Super ya da gül oksidi gibi geleceğe ait akorlar uzun süredir mevcut. Üstelik sanatçı Björk, daha 1999’da “All Is Full of Love” klibinde böyle bir geleceğe göz kırpmıştı. Aşağıda belirtmiş olduğumuz videoyu izleyebilirsiniz;
Sonuç olarak, aşk hâlâ her yaşa ve zamana hükmediyor. Bu da bilinen ve değişmez bir gerçek.